DUHAN SURESİ
وقال مجاهد:
{رهوا) /24/: طريقا
يابسا، ويقال:
{رهوا} ساكنا.
{على علم على
العالمين} /32/:
على من بين
ظهريه.
{فاعتلوه} /47/:
ادفعوه.
{وزوجناهم
بحور عين} /54/: أنكحناهم
حورا عينا
يحار فيها
الطرف.
{ترجمون} /20/:
القتل.
Mücahid şöyle demiştir: رهوا Rahva (Duhan 24) "kuru yol" demektir. رهوا
Rahva'nın "sakin" anlamına geldiği de söylenmiştir. على علم على
العالمين
Ala ilmin ale'l-alemin (Duhan 32) [ifadesindeki alemler] "kendi
dönemlerindeki insanlar" anlamına gelir. زوجناهم
بحور عين
Zevvecnahum bi hurin in (Duhan 54) "Onları, gözlerin büyüleneceği
Kurilerle 'evlendiririz," anlamına gelir. فاعتلوه Fa'tuluhu (Duhan 47) "onu itin!" demektir. ترجمون
tercumun(Duham 20) ifadesi ile "öldürmek" kastedilmiştir.
وقال ابن
عباس: {كالمهل}
/45/: أسود كمهل
الزيت.
İbn Abbas şöyle demiştir: كالمهل Ke'l-muhl (Duhan 45) [ifadesindeki mühıı zeytinyağının tortusu
gibi siyahlığı ifade eder.
وقال غيره:
{تبع} /37/: ملوك
اليمن، كل
واحد منهم يسمى
تبعا، لأنه
يتبع صاحبه،
والظل يسمى
تبعا، لأنه
يتبع الشمس.
Bir diğer müfessir ise şöyle demiştir: تبع Tubba' (Duham 37)
"Yemen kralları" anlamına gelir. Bubölgede hüküm süren her krala
tübba' denir. Çünkü her biri diğerini takip etmektedir. Gölgeye de tübba'
denir. Çünkü o da güneşi takip etmektedir.
AÇiKLAMA : Firyabı senediyle birlikte Mücahid'in yukarıdaki
açıklamasını nakletmiş ve şu ziyadeye yer vermiştir: Hz. Musa'nın denize
vurduğu günkü şekli gibi deniz kupkuru yololdu. Sonra Allah Tela Musa'ya
"Denize eski halini almasını emretme. Onların en sonuncusu girene kadar
onu bu halde bırak."
Abd İbn Humeyd başka bir senetle Mücahid'in bu yorumunu
nakletmiştir. Abdurrezzak, Ma'mer kanalıyla Katade'nin şöyle söylediğini
nakletmiştir: "Musa yeniden birleşmesi için denize vurmak üzere eğildi.
Çünkü Firavun ve ordusunun onlara yetişmesinden endişe ediyordu. İşte o an
kendisine 'Denizi kuru bir yololarak bırak! Onlar boğulacak bir ordudur,'
buyuruldu."
Bu kelime hakkında Buhari'de verilen ikinci açıklama ise Ebu
Ubeyde'ye -aittir. O bu konuda şöyle demiştir: "..........Rahva 'sakin'
anlamına gelir. Nitekim atın gelişinin sakinliğini ifade etmek için
........caet haylu rahven denir."
.........Ala ilmin ale'l-alemın [ifadesindeki alemler]
"kendi dönemlerindeki insanlar" anlamına gelir. Bu yorum Mücahid'e
aittir. Firyabı şu lafızla bu rivayeti ondan senedi ile birlikte aktarmıştır:
"Onları kendi dönemlerindeki insanlara üstün kıldık."
..........ve zewecnahum bihurin ın "Onları gözlerin
büyüleneceği I'nırirerle evlendiririz," anlamına gelir. Bu yorumu Firyabı
senedi ile birlikte Mücahididin şu ifadelerle nakletmiştir: Gözlerin
büyüleneceği hurilerle onları evlendiririz. Burada, hurilerin elbiselerinin
altındaki baldırıarının özünün görünmesinden dolayı meydana gelen hayranlık
açıklanmıştır. Rivayete göre; onlara bakan biri, kalplerinde kendi yüzünü
görür. Hurilerin derileri o kadar ince ve renkleri o kadar berrak ki, adeta bu
halleri ile kalpleri aynaya benzer.
İmam Taberi (jr; ............en tercumun ifadesinde geçen recm
kelimesinin bütün manalarına hamledilmesini tercih etmiştir.
Leys şöyle demiştir: Mühl, bir tür katrandır. Ancak şu kadarı
var ki, sarıya çalar renkte olup incedir ve zeytinyağına benzer.
Mühlün anlamı konusunda birkaç farklı açıklama vardır. Bunları şu
şekilde sıralayabiliriz: a) Eritilmiş kurşun, b) demir, c) gümüş, d) zehir, e)
zeytinyağı tortusu.
Ahmed İbn Hanbel Ebu Said'den bu ifade hakkında şu hadisi
nakletmiştir:
"Muhi, zeytinyağının tortusuna benzer. Ona yaklaştığın
zaman yüzünün kılları içine dökülür."
Buhariinin yukarıda tübba' kelimesiyle ilgili verdiği açıklama
Ebu Ubeyde'ye aittir. O bu konuda şöyle demiştir: "İslam döneminde halife
kavramı neyi ifade ediyorsa, Cahiliyye döneminde de tübba' kavramı onu ifade
ediyordu. Arapların büyük krallarına tübba' denirdi."
Abdurrezzak İbn Hemmam, Malmer ve Katade kanalıyla Hz. Aişe'nin
şöyle söylediğini nakletmiştir: "Tübbal salih bir adamdl." Malmer de
şöyle demiştir: Temim İbn Abdirrahman Said İbn Cübeyrlden şunu nakletmiştir:
"Tübba', Ka'be'ye örtü örtmüş ve ona sövmeyi yasaklamıştl."
Abdurrezzak İbn Hemmam, Bekar İbn Abdirrahman kanalıyla Vehb İbn Münebbih'in
şöyle söylediğini nakletmiştir. "Hz. Nebi, Tübba' olan Eslad'a sövmeyi
yasakladı. O, İbrahim'in dinine mensuptu. Ahmed İbn Hanbel, Sehl İbn Sa'dıdan
Hz. Nebi'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Tübba"a sövmeyin! Çünkü o, Müslüman olmuştu."
باب: {فارتقب
يوم تأتي
السماء بدخان
مبين} /10/.
1."ŞİMDİ SEN, GÖĞÜN AÇiK BİR DUMAN ÇIKARACAĞI GÜNÜ
GÖZETLE,,,(Duhan 10) AYETİNİN TEFSİRİ
قال قتادة:
فارتقب:
فانتظر.
Katade şöyle demiştir: فارتقب Fertakib (Duhfm 10)
"bekle!" anlamına gelir.
حدثنا
عبدان، عن أبي
حمزة، عن
الأعمش، عن
مسلم، عن
مسرق، عن عبد
الله قال:
مضى
خمس: الخان،
والروم،
والقمر،
والبطشة، واللزام.
[-4820-] Abdullah (İbn Mes'ud r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, o şöyle
demiştir:
[Kıyametin alametlerinden] şu beş olay
gerçekleşmiştir: Duman’ın çıkması, Rumların İranlılara üstün gelmesi, ayın
yarılması, batşa (güçlü bir şekilde yakalama) ve lizam (helak etme veya esir
alma) .
باب: {يغشى
الناس هذا
عذاب أليم} /11/.
2. "İNSANLARI BÜRÜYECEKTİR. BU, ELİM BİR AZABDIR,,, (Duhan
10-11) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا يحيى:
حدثنا أبو
معاوية، عن
الأعمش، عن مسلم،
عن مسروق قال:
قال عبد الله:
إنما
كان هذا، لأن
قريشا لما
استعصوا على
النبي صلى
الله عليه وسلم
دعا عليهم
بسنين كسني
يوسف،
فأصابهم قحط
وجهد حتى
أكلوا
العظام، فجعل
الرجل ينظر إلى
السماء فيرى
ما بينه
وبينها كهيئة
الدخان من
الجهد، فأنزل
الله تعالى:
{فارتقب يوم
تأتي السماء
بدخان مبين.
يغشى الناس
هذا عذاب
أليم}. قال:
فأتي رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقيل: يا رسول
الله، استسق
الله لمضر،
فإنها قد
هلكت. قال:
(لمضر؟ إنك
لجريء).
فاستسقى
فسقوا. فنزلت:
{إنكم عائدون}.
فلما أصابتهم
الرفاهية عادوا
إلى حالهم حين
أصابتهم
الرفاهية،
فأنزل الله عز
وجل: {يوم نبطش
البطشة
الكبرى إنا منتقمون}.
قال: يعني يوم
بدر.
[-4821-] Mesruk Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
Ayette sözü edilen azap gerçekleşmiştir. Kureyş'in kendisine karşı
isyanı sürdürmek istemesi karşısında Hz. Nebi, Yusuf Nebi döneminde yaşanan
yedi kıtlık yılının onların başlarına gelmesi için beddua etti. Bu yüzden
müşrikler, kıtlık ve zorlukla karşı karşıya kaldılar. Öyle bir duruma düştüler
ki, kemikleri yiyorlardı. Bu sırada içlerinden biri göğe baktığında, içinde
bulundukları zor durumdan dolayı kendisi ile gök arasında duman görürdü. Bunun
üzerine Allah Teala şu ayeti indirdi: "Şimdi sen, göğün, insanları
bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir
azaptır." (Duhan 10-11)
İbn Mes'ud olayı anlatmaya şöyle devam etti:
Sonra Hz. Nebi'in yanına geldiler ve ona; "Ey Allah'ın
Elçisi! Allah'tan Mudar'a yağmur vermesini dile! Zira onlar helak oldu,"
dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de;
"Mudar'a mı? Doğrusu sen çok ileri giden birisin!" dedi.
Sonra Hz. Nebi onlar için yağmur diledi ve bunun üzerine yağmur yağdı. Akabinde
de şu ayet indi: "Ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz. "(Duhan
15) Kureyşli müşrikler refaha kavuşunca, refah döneminde içinde bulundukları
hale döndüler. Bunun üzerine Allah Teala, "Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız
gün, kesinlikle intikamımızı alırız, "(Duhan 16) ayetini indirdi. Bu
ayetteki yakalama ile Bedir Savaşı kastedilmiştir.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Mudar kabilesinin çoğu Hicaz bölgesindeki suların yakınında
bulunuyordu.
Kıtlık için yapılan beddua Mekke'de yerleşmiş olan Kureyş
kabilesine yapılmıştır. Ancak bu beddua onların komşuları üzerinde de etkili
olmuştu. Bu yüzden civardaki Mudar kabilesi için dua talebinde bulunmak yerinde
bir davranıştır.
Belki de Hz. Nebi'den talepte bulunan kimse, Kureyşlileri ve
onların kötülüklerini saymamak için kendilerinden bahsetmekten kaçınmış ve
Mudar'dan bahsetmiştir. Böylece Kureyşliler'in Mudar'ın içinde
değerlendirilmesini hedeflemiştir. Aynı zamanda kendilerine beddua edilenlerin
dışında başka insanların da onların suçları yüzünden helak olduğuna işaret
etmiştir. Bir diğer rivayette ise bunun yerine şu ifade geçmektedir:
"Halkın helak oldu."
Bu rivayet ile önceki arasında herhangi bir çelişki yoktur.
Çünkü Mudar, aynı zamanda Hz. Nebi'in kavmidir. "Menakıb Bölümü"nde
Hz. Nebi'in Mudar'dan olduğu bilgisi geçmişti.
Hz. Nebi'in, "Mudar'a mı? Doğrusu sen çok ileri giden
birisin!" sözü şu anlama gelir: "Onlar Allah'a isyan edip şirk
koşarken, onlar için Rabbim'den yağmur istememi mi bana emrediyorsun!"
Kirmanı şerhinde Mudar kelimesi Ebu Süfyan olarak açıklanmıştır.
Çünkü o dönem Mudar'ın lideri Ebu Süfyan idi. Hz. Nebi'e gelip ondan yağmur
için duada bulunmasını talep eden de oydu.
باب: {ربنا
اكشف عنا
العذاب إنا
مؤمنون} /12/.
3. "RABBİMİZİ BİZDEN AZABI KALDIR. DOĞRUSU BİZ ARTIK
İNANIYORUZ (DERLER),"(Duham 12) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا يحيى:
حدثنا وكيع،
عن الأعمش، عن
أبي الضحى، عن
مسروق قال:
دخلت
على عبد الله
فقال: إن من
العلم أن تقول
لما لا تعلم
الله أعلم، إن
الله قال
لنبيه صلى الله
عليه وسلم: {قل
ما أسألكم
عليه من أجر
وما أنا من
المتكلفين}.
إن قريشا لما
غلبوا النبي
صلى الله عليه
وسلم
واستعصوا
عليه، قال:
(اللهم أعني
عليهم بسبع
كسبع يوسف).
فأخذتهم سنة
أكلوا فيها
العظام
والميتة من
الجهد، حتى
جعل أحدهم يرى
ما بينه وبين
السماء كهيئة
الدخان من
الجوع قالوا:
{ربنا اكشف
عنا العذاب إنا
مؤمنون}. فقيل
له: إن كشفنا
عنهم عادوا،
فدعا ربه فكشف
عنهم فعادوا،
فانتقم الله
منهم يوم بدر،
فذلك قوله
تعالى: {يوم
تأتي السماء
بدخان مبين -
إلى قوله جل
ذكره - إنا
منتقمون}.
[-4822-] Mesru.k'tan rivayet edildiğine göre, o şöyle demiştir: Abdullah
İbn Mes'ud'un yanına gittim. O şöyle dedi:
Bilmediğin bir konuda "Allah daha iyi bilir," demen
ilmin bir parçasıdır. Allah Teala Peygpmberi'ne sallallii.hu aleyhi ve selle m
şöyle buyurmuştur: "(Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret
istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim. "(Sad
86) Kureyş Hz. Nebi'e İslam'a girmeme konusunda üstün geldi ve ona karşı
gelmeyi sürdürdü. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem
"Ey Allahım! Yusuf Nebi döneminde verdiğin yedi kıtlık
yılının benzeri yedi yıl ile bana yardım et!" diyerek onlara beddua etti.
Bunun üzerine kıtlık başladı. Müşrikler içinde bulundukları zor şartlardan
dolayı kemikleri ve ölü hayvan etlerini yediler. Hatta kimi açlıktan kendisi
ile gök arasında duman görmeye başladı. İşte böylesi bir halde iken
"Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz, "(Duhan
12) dediler. Sonra Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e şöyle buyuruldu:
"Biz bu azabı kaldınrsak, onlar tekrar eski hallerine
dönerler." Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Rabbine dua etti ve
bunun üzerine Allah Teala onların azabını bitirdi. Onlar da tekrar eski
hallerine döndüler. En sonunda Allah Teala Bedir savaşında onlardan intikamını
aldı. İşte bu durum şu ayetlerde anlatılmaktadır:
"Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman
çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır. İşte o zaman insanlar:}
Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz (derler). Nerede
onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti. Sonra
ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğreti/miş bir deli! dediler. Biz azabı birazcık
kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz. Fakat biz büyük bir
şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikam!mız! alırız. "(Duhan
10-16)
Fethu'l-Bari Açıklaması:
Abdullah İbn Mes'ud'un "Bilmediğin bir konuda "Allah
daha iyi bilir," demen ilmin bir parçasıdır," sözü, Rum suresinin
tefsirinde başka bir senetle Nmeş'ten nakledilmişti: Mesruk'tan şöyle
nakledildi: "Adamın biri Kinde'de konuşurken 'Kıyametin kopacağı gün bir
duman çıkacak ve münafıkların duyma ve görme duyularını işlevsiz hale getirecek
Müminleri ise nezleye tutulmuş hale dönüştürecek,' dedi. Bu sözler yüzünden korkuya
kapıldık Hemen İbn Mes'ud'un yanına gittim. O esnada yaslanmış rahatça
oturuyordu. (Duyduklarımı ona anlatınca) birden sinirlendi ve ciddi bir biçimde
oturdu. Sonra şöyle dedi: Kim biliyorsa, konuşsun. Kim de bilmiyorsa 'En iyi
Allah bilir'desin. Çünkü kişinin bilmediği bir konuda 'Ben bilmiyorum,' demesi,
ilimdir."
İmam Buhari burada açık olana gizli olanı tercih etme adetini
sürdürdü.
Halbuki bu sure,yukarıdaki rivayetin burada zikredilmesi
bakımından Rum suresinden daha uygundur. Çünkü bu surede duhandan/dumandan
bahsedilmiştir. Ancak İmam Buharl'nin yöntemi böyledir: Önce bir rivayeti bir
yerde verir, sonra bununla yetinerek onu Ziyadelerden arınmış halde kendisine
daha uygun bir yerde zikreder. Böylece zihinleri canlı tutmayı, insanların daha
fazla rivayeti düşünmesini hedefler.
İbn Mes'ud'un bu görüşü, Hz. Ali'den gelen ve Abdurrezzak İbn
Hemmam ile İbn Ebı Hatim tarafından Haris İbn Ali kanalıyla nakledilen şu
rivayetle reddedilmiştir: "Kıyametin duhan/duman alameti henüz
çıkmamıştır. Bu duman çıkınca Müslüman adeta nezle olacak; kafir ise duman sona
erinceye kadar şişecek"
Abdurrezzak İbn Hemmam, İbn Müleyke'den onun şöyle dediğini
rivayet etmiştir: Bir gün İbn Abbas'ın yanına gittim. Bana "Dün gece
sabaha kadar uyumadım," dedi. Orada bulunanlar şöyle dedi: "Kuyruklu
yıldız doğdu. Biz de duhan/dumanın çıkmasından korktuk"
Bu rivayette tashıf söz konusu olabilir. Zira bu rivayette duhan
kelimesi yerine deccal kelimesinin bulunması gerekir.
باب: {أنا لهم
الذكرى وقد
جاءهم رسول
مبين} /13/.
4. "NEREDE ONLARDA ÖGÜT ALMAK? OYSA KENDİLERİNE GERÇEĞİ
AÇIKLAYAN BİR ELÇİ GELMİŞTi, "(Duhan
13) AYETİNİN TEFSİRİ
الذكر
والذكرى واحد.
ذكر
والذكرى Zikr ve zikra kelimeleri aynı anlama gelir.
حدثنا
سليمان بن
حرب: حدثنا
جرير بن حازم،
عن الأعمش، عن
أبي الضحى، عن
مسروق قال:
دخلت على عبد
الله، ثم قال:
إن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم لما دعا
قريشا كذبوه
واستعصوا
عليه، فقال:
(اللهم أعني
عليهم بسبع
كسبع يوسف).
فأصابتهم سنة
حصت - يعني - كل شيء،
حتى كانوا
يأكلوا
الميتة، فكان
يقوم أحدهم،
فكان يرى بينه
وبين السماء
مثل الدخان من
الجهد
والجوع، ثم
قرأ:
[-4823-] Mesruk'tan şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
Abdullah İbn Mes'Qd'un yanına gittim. Sonra o, şöyle dedi:
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisini yalanlayıp ona karşı
direnmeyi !,ilrdürmek isteyen Kureyş'e şöyle beddua etti: Ey Ulu Allahım! Yusuf
Nebiin kavmine verdiğin yedi kıtlık yılına benzer yedi yıl ile onlara karşı
bana yardım et!
Bunun üzerine kıtlık oldu. Kıtlık, her şeyin tükenmesine neden
oldu. Sonunda insanlar kemikleri yemeye başladılar. Durum öyle bir hal aldı ki;
ayağa kalkan biri, açlık ve içinde bulunduğu zorlu durumdan dolayı göğe baktığı
zaman, kendisi ile gök arasında dumana benzer bir şey görür hale geldi.
Sonra şu ayetleri okudu: Şimdi sen, göğün, insanları bürüyecek
açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. "(Duhan 10) ... "Biz azabı
birazcık kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz. "(Duhan
15) Kıyamet günü onlardan hiç azap kaldırılır mı?
Son olarak Abdullah İbn Mes'ud şöyle dedi: "Şiddetle
yakalamaıldan maksat Bedir Savaşı'dır.
باب: {ثم
تولوا عنه
وقالوا معلم
مجنون} /14/.
5. "SONRA ONDAN YÜZ ÇEVİRDİLER VE: BU, ÖĞRETİLMİŞ BİR DELİ!
DEDİLER, "(Duhan 14) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا بشر بن
خالد: أخبرنا
محمد، عن
شعبة، عن سليمان
ومنصور، عن
أبي الضحى، عن
مسروق قال: قال
عبد الله:
إن
الله بعث
محمدا صلى
الله عليه
وسلم وقال: {قل
ما أسألكم
عليه من أجر
وما أنا من
المتكلفين}.
فإن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم لما رأى
قريشا
استعصوا عليه
قال: (اللهم
أعني عليهم
بسبع كسبع
يوسف).
فأخذتهم
السنة حتى حصت
كل شيء، حتى
أكلوا العظام
والجلود، فقال
أحدهم: حتى
أكلوا الجلود
والميتة،
وجعل يخرج من
الأرض كهيئة
الدخان،
فأتاه أبو
سفيان، فقال:
أي محمد، إن
قومك قد
هلكوا، فادع
الله أن يكشف
عنهم، فدعا،
ثم قال:
(تعودون بعد
هذا). في حديث
منصور: ثم قرأ:
{فارتقب يوم
تأتي السماء
بدخان مبين -
إلى - عائدون}.
أيكشف عذاب الآخرة؟
فقد مضى:
الدخان،
والبطشة،
واللزام. وقال
أحدهم: القمر.
وقال الآخر:
الروم.
[-4824-] Mesruk'tan Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle söylediği rivayet
edilmiştir:
Allah Teala, Hz. Nebi'i gönderdi ve ona şöyle emretti:
"(Resulüm!) De ki:
Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan
başka türlü görünenlerden de değilim. "
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kureyş'in kendisine karşı
direnmeyi sürdürdüğünü görünce şöyle beddua etti: "Ey Allahım! Yusuf
Nebiin döneminde verdiğin yedi kıtlık yılına benzer yedi yıl ile bana yardım
et!" Bunun üzerine kıthk başladı ve her şeyin tükenmesine neden oldu. Öyle
ki insanlar kemikleri ve derileri yediler. Hatta biri onların derileri ve ölmüş
hayvanların etini yediğini söylemiştir. Bu esnada yerden dumana benzer bir şey
kalkmaya başladı. Bunun üzerine Ebu Süfyan Hz. Nebi'e geldi ve ona; "Ey
Muhammed! Senin halkın helak oldu. Allah'a dua et de, onlardan bu azabı
kaldırsın ... " dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de Rabbine dua
etti.
[Hadisin ravilerinden] Mansur'dan nakledilen rivayete göre, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona "Bundan sonra dönersiniz," demiştir.
İbn Mes'ud daha sonra şu ayetleri okudu: "Şimdi sen, göğün,
insanları bürüyecek açıkbir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir
azaptır. İşte o zaman insanlar:) Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Doğrusu biz
artık inanıyoruz (derler). Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği
açıklayan bir elçi gelmişti. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: Bu, öğreti/miş bir deli!
dediler. Biz azabı birazcıkkaldıracağız ama siz yine (eski halinize)
döneceksiniz."(Duhan 10-15)
[Sonra İbn Mes'ud şöyle dedi:] Kıyamet günü verilecek azap
onlardan kaldırılır mı hiç? Kıyametin alametlerinden duhan, yakalama ve lizam
geçmiştir. Ravilerden biri kıyamet alametlerinden ayın yarılması hadisesinin,
diğeri de Rumiarın İranhlara üstün gelmesinin gerçekleştiğini söylemiştir.
باب: {يوم
نبطش البطشة
الكبرى إنا
منتقمون} /16/.
6. "FAKAT BİZ BÜYÜK BİR ŞİDDETLE YAKALAYACAĞIMIZ GÜN,
KESİNLİKLE İNTİKAMIMIZI ALIRIZ,'' (Duhan 16) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا يحيى:
حدثنا وكيع،
عن الأعمش، عن
مسلم، عن
مسروق، عن عبد
الله قال:
خمس
قد مضين:
اللزام،
والروم،
والبطشة،
والقمر،
والدخان.
[-4825-] Abdullah İbn Mes'ud'un şöyle söylediği rivayet edilmiştir:
Kıyametin şu beş alameti gerçekleşmiştir: Uzam, Rumiarın
İranlılara üstün gelmesi, yakalama, ayın yarılması ve duhan/duman.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
4824. hadisteki "Bu esnada yerden dumana benzer bir şey
kalkmaya başladı," ifadesi, bir önceki hadiste geçen "Ayağa kalkan
biri, açlık ve içinde bulunduğu zorlu durumdan dolayı göğe baktığı zaman
kendisi ile gök arasında dumana benzer bir şey görür hale geldi," ifadesi
ile çelişmez. Muhtemelen bu duman yeryüzünden kalkmaya başlamış ve nihayet yer
ile gök arasına yerleşmiştir. Hararetinden dolayı dumana benzer bir Buharin
yeryüzünden yukarı çıkması normaldir. Müşrikler, şiddetli açlık yüzünden
yeryüzü ile gökyüzü arasında dumana benzer buhar görmeye başlamışlardı. Açlık
yüzünden görme duyuları zayıflamış ve yeryüzünden duman çıktığını zanneder hale
gelmişlerdi.